Merhabalar. Bu yazımda size dolu dolu geçirdiğim, hayatımın en unutulmaz yazı olan 2018 Work and Travel hikayemi anlatacağım. Biraz uzun ve detaylı olacak ama okurken hem eğlenip hem de Work and Travel programı hakkında detaylıca bilgi edineceğinizi düşünüyorum. Keyifli okumalar.
Bildiğiniz üzere Work and Travel özellikle üniveriste öğrencileri arasında en popüler kültürel değişim programlarından biri. Özellikle büyük üniversite şehirlerinde girdiğimiz çoğu ortamda ister istemez bazılarının Work and Travel anılarını dinlemek zorunda kalır kulak aşinalığı ediniriz ve çoğumuz arama motorlarından ‘’ neymiş bu Work and Travel ya ‘’ deyip programı enine boyuna araştırmaya koyulur. Ben hariç 😊 Girdiğim çoğu ortamda fazlaca Work and Travel hikayeleri dinlememe rağmen programı hiç araştırmıyor ilgimi çekmiyordu. Ta ki yakın arkadaşım, benimle Work and Travel şirketine gelir misin ordan da eve geçeriz diyene kadar 😊
O gün arkadaşıma evet cevabımı vermenin hayatımı tamamen değiştireceğinden bihaber şirkete gittik. O, cankurtaran işini kabul etmiş danışmanıyla detayları konuşuyordu. Bense kenarda oturmuş diyaloglarını dinliyordum. Zaman geçip konuşma detaylandıkça ilgimin daha da artmaya başladığını farkettim. Bu arada tarih ocak sonuydu. Work and Travel için biraz geç ve kontenjanların azaldığı, fiyatlarınsa ilk aylara göre biraz daha arttığı bir tarihti. Danışmanlarla konuştuktan sonra gitmek istemem halinde bana ekstradan yardımcı olup, işlemlerimi hızlıca yapabileceklerini söylemelerinin ardından ikna olup ailemle konuştum. Onlarda sağolsunlar ilk saniyeden itibaren aşırı olumlu ve destekleyici bir tavır takınıp gitmeme izin verdiler. Bu süreçten hemen sonra hızlıca ön kayıt ücretimi ödeyip resmi olarak Work and Travel hikayemi başlatmış oldum 😊
Gelelim işimi nasıl seçtiğime. Şirkete kayıt olduktan sonra danışmanımla sürekli ve düzenli olarak bilgi alışverişinde bulundum. Work and Travel programından ve gitmek istediğim lokasyondan beklentilerimi, kendi kişisel özelliklerimi özellikle sosyal yanımı anlatıp bir filtreleme yaptık. Peki Work and Travel programından beklentin neydi sorusunu soranlar olabilir. Tek beklentim vardı güzel zaman geçirip, dilimi geliştirmek. Burada deneyimlerimden yola çıkarak kendi fikrimi belirtmem gerekirse öğrenciler programa katıldıktan sonra çok stres yapıp, aşırı derecede beklentiye giriyorlar. Ben bu konuda da sürünün aksine sıfır stres, sıfır beklentiyle tamamen güzel bir yaz geçirip, dilimi olabildiğince geliştirmek odaklı kafam rahat Amerika’ya gittim.
Danışmanıma, Amerika’ya hayatımda daha kaç kez gidebilirim gideceğim yer eğlenceli ve merkezi bir yer olsun. Bol bol insanla tanışmak istiyorum dedim. İş konusunda da her işi yapabileceğimin garantisini verdim. Burda da danışmanımla kurduğum iyi ve güvene dayalı ilişkinin meyvelerini topladım. Trabzon’da büyüdüğüm için yüzme becerilerim iyiydi. Cankurtaran olmak ister misin diye sordu. Kulağa bayağı havalı geldiği için pek soru sormadan hemen kabul ettim 😊 İyi ki de kabul etmişim. Zorlukları olsa da aşırı eğlenceli bir işti.
En nihayetinde Amerika’nın kuzeyinde bulunan Wisconsin eyaletinin Wisconsin Dells şehrinde büyük bir su ve eğlence parkında can kurtaranlık işi kabul ettim. Mutlu ve heycanlıydım. Bu arada bölümüm %100 ingilizceydi ve sürekli ingilizceyle haşır neşir olan biriydim. Buna rağmen Amerika’ya varmadan ingilizcemi olabildiğince geliştirmek ve orada çok daha rahat hareket etmek istiyordum. Bu çok önemli bir detay. İngilizceniz ne kadar iyi olursa o kadar hızlı insanlarla kaynaşıp bir o kadar hızlı işinizde de başarılı olabilir hatta rütbe bile atlayabilirsiniz. Bu da hem sosyal hem de maddi anlamda 1-0 önde başlamak oluyor Amerika’da bir nevi. Kısaca win-win.
Peki ingilizcemi geliştirmek için ne yaptım ? Hayatımda ilk defa kendime program yapıp ingilizce çalıştım. Söz konusu Amerika olunca makine düzenine geçtik 😊 Ama en çok işime yarayan şirketimde her hafta düzenlenen Conversation Club’lar oldu. Okuldan çıkıp sürekli şirkete gelerek öğretmen eşliğinde günlük random konular belirleyerek speaking exercise yapıyorduk. Pratiğimin gelişmesinin yanında conversation club sayesinde kendimi yabancı ortamdaymış gibi hissedip büyük özgüven kazandım. Bu da özellikle vize görüşmesinden başlayarak program sonuna kadar benim için büyük bir avantaj oldu.
İş seçtikten sonra iş verenimle görüşme aşaması da vardı tabi. Bu görüşmeler bir çok farklı yolla olabiliyor. Benim iş verenim Ankara’ya geldi ve yüz yüze görüştük. Burada da en can alıcı nokta işverene pozitif enerji verebilmek. Bizlerden bir Amerikalı gibi konuşmamız beklenmiyor. Olabildiğince iyi konuşup bunun yanında sıcak kanlı, samimi ve güler yüzlü olmak da çok önemli. Mesela ben görüşme anında ingilizce seviyemin imkanları dahilinde şakalar yapıp işverenimi güldürmüştüm. Amerika’ya vardığımda da otelde binlerce öğrenci olmasına rağmen şakamı hatırlamış, orada iyi bir arkadaşlık kurmuştuk. Beraber korku evine bile gidiyorduk. Şu an da sosyal medyadan ekleştik sık sık görüşüyoruz 😊
İşe de kabul edildikten sonra Amerika’ya gitmemin önünde tek ve herkesçe en büyük sayılan engel de vize görüşmesiydi. Burda da iş görüşmesinde olduğu gibi en kritik nokta güler yüzlü ve enerjik olmak tabi. Vize görüşmesinden önce yine şirketim tarafından bizlere verilen vize oryantasyonunun da büyük faydasını gördüm. Tamamen hazır ve donanımlı olarak vize görüşmesine girip vizemi de aldım. Tam bu noktada insana büyük bir rahatlama çöküyor. Artık resmi olarak her şeyin ödülünü almış gibi hissediyorsun. Amerika artık uzak değil. Bir havalimanı ötede çünkü 😊
Vizeyi aldıktan sonra gitmeden detaylı bir amerika oryantasyonuna tabi tutuldum. Valiz nasıl hazırlanmalı, Amerikan kültürü, Amerika’da ne yapılmamalı, karşılaşabileceğimiz muhtemel sorunlar, araba nasıl kiralanır vb. aklınıza gelebilecek her türlü soruya cevap bulabileceğiniz size Amerika’ya tamamen hazırlayan ve hayatta tutan bilgilerin olduğu bir detay burası da.
Uçağa İstanbul’dan binip önce Frankfurt’a ordan da Chicago’ya indim. Uçakta ilk defa ingilizce konuşmak zorunda kalacağınız için Work and Travel tam orada başlıyor diyebiliriz. İlk kültürel şok 😊Chicago’dan beni Türkiye’den numarasına ulaştığım ve buluşmak için sözleştiğim taksici alıp üç saatlik yolculuktan sonra su parkına getirdi. Otele geldiğim ilk anı hatırlıyorum. Her şey aşırı farklıydı. Görevliler beni hemen karşılayıp odama götürdü. Akşam olmuştu. Biraz etrafta dolaşıp kimseyi tanımadığımdan hemen uyudum. Sabah jet lag olduğum için erken saatte uyanıp oteli ve çevresini dolaşmaya çıktım. İnsan sokakta yürürken inanamıyor. Amerikada’sın sonuçta. Karşında Mc’donalds var ama tabelalar ingilizce. Trafiğin düzeni falan her şey farklı.
İşe başladım. Eğitimden geçtik. Lifeguard belgesini aldım. İlk 2 hafta acaba boğulan olur mu diye çok stres yapsamda sonrasında aşırı güven kazanıp acil bir durumda gözüm kapalı aksiyon alacak pozisyona geldim. Supervisorlarımla herkesle inanılmaz iyi anlaşıyordum. Beraber alışverişe, yemeğe boş günlerimizde Chicago’ya geziye gidiyorduk. Akşamları eğlenmeye gece kulübüne ya da ortak bir alanda toplanıp saatlerce sohbet ediyorduk.
Bir çok yabancı arkadaş edindim. Özellikle İspanyollar’la çok iyi anlaşıyordum. Hatta Türkiye’ye döndükten sonra onları ziyarete Madrid’e gidip bir hafta evlerinde kaldım. Döndüğümde birçok yakın Türk arkadaşım da olmuştu. Dilimi geliştirdim. Tatmin olacağım düzeyde para kazandım. Kendime telefon, 2 valiz dolusu kıyafet, 10 gün de tatil yapıp bir miktar da parayla Türkiye’ye döndüm. Ama her şeyden önemlisi ufkum inanılmaz genişledi. Döndüğümde farklı biriydim. Daha olgun daha tamamlanmış, ayaklarının üstünde durabilen...
Toparlayacak olursak, tüm samimiyetimle iyi ki bu programa katılmışım. Bana 5 ayda kattıkları paha biçilemez. Umarım herkes bu programa katılma şansını yakalar ve unutulmayacak deneyimler edinir. 😊