Herkese merhaba 😊 Bu yazımda sizlere son sınıfta Amerika’ya gitme tecrübemden bahsedeceğim.
Hazırlık okurken okulun panolarında bir yurt dışı eğitim firmasının okula seminere geleceğini görüp tarih ve saati telefonuma kaydedip derse gittim. Daha sonra seminer günü geldiğinde yakın arkadaşımla birlikte seminere katılıp work and travel hakkında bilgi edinmiş ve gitmek için çok heveslenmiş oldum. Bunun üzerine ailemi arayıp böyle bir program var yaz ayından Amerika’ya gidip orda hem çalışıp para kazanıyorsun hem de çok güzel tecrübeler edinip yaz sonu ülkeme dönüp okula devam edeceğimi söyledim. Fakat benim bu kadar hevesime ailem tepkisiz kaldı ve ben o yıl programa katılamadım. Bu süreçte içimde her zaman keşke gitsem diye düşündüğüm, heves ettiğim bir durumdu. Gel zaman git zaman ben artık son sınıf olmuştum ve mezun olduktan sonraki iş hayatıma ve CV’me katkı sağlayabilmesi için ingilizce kursuna yazıldım. Şehir dışında okuyordum ve sürekli ailemle telefondan haberleşiyorduk. Birgün kurs çıkışı yolda yürürken annemi aradım ve tekrar yokladım anne bak kursa da gidiyorum bunu iyice pekiştirmek adına work and travel programına katılsam çok güzel olur dedim. Ama bunu söylerken içimden de boşa konuşuyorsun diye geçirmiyor değildim 😊 Benim bu düşüncemin tam tersine annem tamam araştır ve nasıl gidiliyorsa git dedi ben o an havalara uçtum tabi. Hemen bulunduğum şehirdeki bir şirkete gittim ve Amerika’ya gitmek istediğimi söyledim. Onlarda bana biraz geç kaldın ve son sınıf olman biraz dezavantaj olabilir, biz sana yardımcı olmaya çalışacağız dediler.
Kayıt işlemlerinden önce okuldaki derslerimin durumunu, ingilizce seviyemi sordular ve bunun için o an bana kısa bir mülakat yaptılar. Gidebilmek için yeterli olduğumu ama yine de son sınıf olduğum için vize almakta sıkıntı yaşayabilirsin haberin olsun dediler. Bende küçük bir şansım olsa da denemek istediğimi söyledim ardından kaydımı yaptırdım. Biraz geç kaldığım için çok iyi işler veya yerler kalmamıştı. Bana bir şeker dükkanında çalışıp çalışamayacağımı sordular bende ilk gelen işe atlamamak daha güzel bir iş olması ümidiyle düşünücem dedim. Tabi ben düşünürken işi başkası kabul etmişti bile 😊 Ardından çok büyük bir otelde housekeeper işi geldi ve otelde farklı departmanlardan ekstra saat alıp kazancımı artırabileceğimi söyledi danışmanım. Bende artık daha fazla iş beklemeyip kabul ettim. Bundan sonra sponsorumla skype üzerinden mülakatım vardı ona hazırlanıp rahat bir şekilde geçirdim. Bundan sonraki adım job offer yani iş verenimle yüzyüze gelip işe kabul edilme kısmı. İş verenim inanılmaz eğlenceli, sıcakkanlı bir insandı birkaç soru ve sohbetin ardından işe alındın yazısıyla görüşmeden çıktım. Şuan artık en büyük korkum olan vize aşamasına gelmiştik. Sıkıntım vize görüşmesinde geri ülkeme döneceğime dair vize memurunu ikna etmem gerekiyordu. Görüşmede kendimi tanıttıktan sonra transkriptime uzun uzun baktı ve son sınıfsın bu yıl mezun oluyorsun yani dedi bende evet ama eğitim hayatıma master yaparak devam edeceğimi bu yüzden de döneceğimi söyledim. Biraz da güler yüzlülükle vizemi başarıyla aldım.
Artık gitme günü gelmişti. Direkt uçuşlar pahalı olduğu için aktarmalı bir uçuş tercih ettim. Frankfurt aktarmalı Chicago’ya bilet aldım. Aktarmayla beraber 15 saat bir yolculuk yaptım. Chicago’ya indiğimde internetten ayarladığım shuttle ile 4 saatlik bir yolculuk sonrası çalışacağım yere ulaştım. Konaklamam otel sınırları içerisinde yurt tipi konaklamaydı. Odama girdiğimde hiç tanımadığım Filipinli bir kız vardı, inanılmaz çekindim ne yapacağımı bilemedim. Aynı şekilde o da beni görünce afalladı, sadece selamlaştık ve çok geç bir saat olduğu için yatıp uyuduk. Ertesi gün şansıma oryantasyon günüydü, işi nasıl yapacağımız, nasıl giyineceğimiz hakkında iş verenimiz tarafından ayrıntılı bir şekilde bilgilendirildik ve çalışırken giyeceğimiz üniformaları teslim aldık. Oryantasyon sonrası oteli gezip biraz da Amerika’nın tadını çıkarmak için yurttan tanııştığım birkaç kişiyle su parkına gittik. Bundan sonrası çalışmayla geçer eğlenemeyiz diye düşünürken; hayatımın en eğlenceli ve en güzel yazını geçireceğimi hiç tahmin etmemiştim. Çalışırken eğlenmek, iş sonrası göle indiğinde bulunduğun ortamın birden küçük bir party havası alması, tanıdığın tanımadığın bir sürü insanla gece kulübünde saatlerce eğlendikten sonra 2 saat uykuyla bile olsa işe gitmenin bu kadar keyif verip bu yazın hiç bitmemesi için dua edeceğimi düşünmezdim. Bütün yazım bu kadar keyifle geçtikten sonra iş bitimi gelecek ve travel yapacaktım. Kimle yapacaktım nasıl yapacaktım hep bir kararsızlık içindeydim ve ağustos ayı gelmişti daha fazla kararsız kalırsam ya travel için arkadaş bulamayacaktım ya da uçak biletleri, otel rezervasyonları zaman yaklaştıkça daha pahalıya gelecekti.
Bir gün göl kenarındaki küçük partimizden dönerken kız arkadaşlarımla travelı birlikte yapabiliriz iş bitiş tarihlerimiz aynı diye konuştuk ve kararımızı vermiştik. Ertesi gün hemen bilgisayar başına oturup kaç gün travel yapacağımızı, nerelerde ne kadar süre kalacağımızı, turla mı yoksa kendimiz araba kiralayıp öyle mi gezeceğiz diye konuşup planlarımızı netleştirdik. Bu noktada araba kiralayabiliyor muyduk yaşımız yetiyor muydu bilmediğimiz için Türkiye’deki acentemizden yardım istedik, onlarda 21 yaşından sonra ehliyetiniz varsa araba kiralayabilirsiniz dedikten sonra bize güvenilir araba kiralama sitelerini attılar. Biz 4 kız olarak malum valiz sayımızdan dolayı 7 kişilik bir araba kiralamaya karar verdik. Bütün rezervasyonlarımızı hallettikten sonra sadece iş bitim gününü beklemek kalmıştı ama bu o kadar güzel geçen bir süreç değildi. Çünkü 1 Ekim yasal çalışma süremizin son günüydü ve ağustos ayından sonra hergünümüzü beraber geçirdiğimiz arkadaşlarımız aramızdan ayrılmaya başlamışlardı. Önce Taylantlılar peşine Filipinliler, Ruslar, Dominikliler, İspanyollar… diye devam ediyordu. Hergün bir arkadaşını uğurlamak bird aha görüşebilecek misin onu bile bilmemek üzücü olsa da sosyal medyanın bu kadar ulaşılabilir olması birbirimizle iletişim açısından güzel olmuştu.
Ve artık 1 Ekim gelmişti, sabah işe gittim son günüm olduğu için çalışmam bittikten sonra bütün iş arkadaşlarımla vedalaştım ve odama gidip valizlerimi toplamaya başladım. Hemen o gün gece için San Francisco’ya uçak biletlerimizi ayarlamıştık ve artık kız kıza çok güzel bir travel süreci başlamış oldu. Önce San Francisco oradan Los Angeles, San Diego, Las Vegas, Grand Canyon, Antilop Canyon darken bütün batı yakasını arabamızla gezmiş olduk. Türkiye’ye dönüş biletimiz New Yorktandı. Oraya geçtikten sonra 1 günlük turlarlar Niagara Şelalelerine gitme fırsatı bulduk. Artık travel süresi bitip Türkiye uçağına binme vakti gelmişti ve bu çok zordu. Oradan ayrılmak, hayatın boyunca tekrar gelebilecek misin? Bunu bilememek ve daha fazla soru işareti…
Work and Travel maceranı nasıl tanımlarsın deseler tek cevabım ‘Hem en unutulmaz yazım hem de en büyük pişmanlığım son sınıfta bu programa katılmış olmak.’ Derdim. Oraya tekrar gidebilme hayatımın en güzel anılarını tekrar yaşayabilmek fırsatımın olmaması çok üzücü çünkü..